Brugge kentine Belçika’nın başşehri Brüksel’den ulaşmak en kolay alternatif. İstanbul’dan dilediğiniz havayolu ile ortalama 3 saatlik bir seyahat sonrasında başkenttesiniz. Brüksel havalimanından ise sistemli yapılan süratli tren seferleri ile 1 saat içinde Brugge merkezine varıp ortaçağ büyüsünü yaşamaya başlayabilirsiniz. Birinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa’da birden fazla kent yerle yeksan olsa da Belçika Krallığı’nda Flaman Bölgesi’nin başşehri Brugge onlardan biri olmamış. Savaş bu kenti es geçtiği için de birinci günkü üzere duruyor. Rivayete nazaran de kent Ortaçağ’daki büyüklüğünü hiç aşmamış, genişleyip bozulmamış.
Brugge’de kalmak, sokaklarında kaybolmak, tarihini, tabiatını ve kokusunu sindire sindire, doya doya yaşamak gerek. Bu sebeple herkes günübirlik Brugge gezisi öneriyor ancak ben en az 2 gününüzü bu kentte geçirmeniz gerek diyorum. Vakitte seyahat yapmak kolay değil o yüzden de 1 gün ne yazık ki kâfi değil. Brugge kentinin kendine has özel bir kokusu var, o da Çikolata. Birbirinden şık tasarım dükkanlarda satılan birbirinden lezzetleri çikolataların tadı sizi kendinizden geçirecek. Patates kızartması konusunda da epeyce iddialılar. Bilhassa soslu patatesler ile bin bir çeşit özel üretim biralar size günün her saatinde eşlik edebilir.
Büyüleyici tekne çeşidi
II. Dünya Savaşı sırasında hiç akına uğramadığı için, başka Avrupa kentlerinin tersine Ortaçağ’dan günümüze çok sayıda binanın sapasağlam geldiği kenti, teknelerle gezmek, sayısız taş köprünün altından teknelerle geçmek büyük keyif veriyor.
Toplam 50 dakikalık tekne tipine yaklaşık 7 Euro ödeyen turistler, bina ve tabiatın yansımasının düştüğü kanallarda huzur verici bir seyahate çıkıyor, bol bol fotoğraf çekiyor. Brüksel’e yaklaşık 100 km. uzaklıkta olan Brugge’deki kanal gezintilerinde ördek ve kuğular da vakit zaman seyahate eşlik ediyor.
{sitename}
